NEREDEYSE GERÇEK!

 

Online Yaşam ve Metaverse

 

Yakın zamana kadar sosyal medyada geçirilen zaman sadece zaman kaybı ya da çocukların ve gençlerin bireysel sorumluluklarını yerine getirmelerine engel olan bir aktivite olarak görülmekteydi.  Şimdi ise durum daha karmaşık ve toplumsal hastalıklara zemin hazırlayacak boyuta ulaşmış bulunmaktadır.

 

İnsan beyni düşünsel yapı olarak gerçek ve hayal arasında ayrım yapamaz. Daha doğrusu hayal edilen, zihinde canlandırılan düşünce ya da olayları kişiye gerçekmiş gibi hissettirebilir. Çok mutlu olduğunuz bir gününüzü, gururlandığınız, başarılı hissettiğiniz bir anı hatırlamaya çalıştığınızda geçmişte o gün yaşadığınız duygu ve düşünceleri hatırlar ve hissedersiniz. Aynı şekilde çok üzüldüğünüz, bir kayıp yaşadığınız ya da sizi travmatize edecek bir hatıranıza odaklandığınızda ise aynı kaygıyı, korkuyu hissedebilirsiniz. Hatıralar zihnimizin bir köşesinde yer almaya ve var olmaya devam ediyor. İnsanlar bu hatıraları ne kadar çok düşünürse geçmişte yaşadıkları duygusal ve düşünsel tecrübeler aynı oranda bugün de hissedilebilir.

 

Peki gerçek & hayal ile sosyal medya ile gerçek yaşantı arasında ne gibi bir bağlantı kurulabilir? İki konunun ortak noktası insanın düşünce biçimidir. Maruz kalınan konu ne ise insanın konsantre olduğu konu da o olacaktır. Çok fazla bilgisayar oyunu oynayan bir birey düşünelim. Bu kişinin yüksek ihtimalle günlük yaşantısında oynadığı oyun sürekli aklında olacak ve tekrar o oyunu oynamak için zaman kollayacaktır. Zihni bu konu ile meşgul olacaktır. Bir adım ötesine baktığımızda yine yüksek ihtimalle bu kişi rüyalarında da o çok sevdiği ve oynamaktan keyif aldığı oyundan kesitler görecektir. Gerçek dünyada var olmasına rağmen zihni, sanal ortamda yarattığı bir oyun karakteri ile ve o sanal dünyadaki meşguliyetleri ile dolu olacaktır.

 

Kişinin sanal dünyadaki varlığı ne kadar belirgin ise gerçek dünyadaki varlığı bir o kadar belirsiz olabilir. Sanal dünya tanımı, oynanan online oyunlarını, online yayıncılık platformlarını ve takipçilere içerik sunulan platformları kapsamaktadır. Hepsinde var olma şekli farklı olmakla birlikte insanın psikolojik ve fizyolojik sağlığı üzerindeki olumsuz etkisi neredeyse aynıdır.

 

Günümüzde yeni jenerasyon için oldukça cazip görünen online platformlar ve sanal yaşam algısı, son günlerde sıklıkla gündeme gelen ‘Metaverse’ teknolojisi ile pekiştirilmeye ve insanların gerçek yaşamlarının neredeyse tamamını online dünyalara taşıma hedefi gütmektedir. Metaverse evreni kısaca, online oyunlarda olduğu gibi kullanıcıların karakterlerini istedikleri yönde kişiselleştirebilecekleri ve özgürce dolaşım sağlayarak işlerini yönetebilecekleri, sosyal etkinliklere katılabilecekleri ve ifade edildiği üzere maddi kazanç elde edebilecekleri bir sanal dünya olarak tanımlanabilir.

 

Nesiller arası bir problem olarak algılanan teknolojik devrimler, yeni jenerasyon için müthiş bir oryantasyon hızı ile sorgulanmadan kabul edilen bir yazılıma dönüşmüş sayılabilir. Bireysel ve toplumsal yaşam biçimlerinin hızla değişim göstermekte olduğu bu sürece tanıklık etmek bir yandan evrimleşen insanın teknolojik imtihanlarını izlemek açısından heyecan verici olsa da insanın temel ihtiyaçlarının doyurulması noktasında büyük bir endişe yaratmaktadır.

 

Üniversite okuyup herhangi bir bilim alanında meslek icra etmek gibi amaçlar yavaş yavaş yeni jenerasyon kümesinin çoğunluğunun zihninden yok olmaya başladı bile. Günümüz ebeveynleri açısından bu ritme ayak uydurmak ya da bu teknolojiyi kontrol etmeye çalışmak hiç de kolay görünmüyor. Çocukların bu meşhur uygulamalara erişimine çeşitli baskılarla engel olmaya çalışmak maalesef çocuklar açısından o uygulamaları daha da cazip hale getirmektedir. Çocukların tüm davranış değişim süreçlerinde olduğu gibi yasaklanan veya elinden alınmaya çalışılan her şey onlar için ulaşılmak istenen daha büyük bir haz odağına dönüşmektedir. Dolayısıyla kurulması gereken denge oldukça önemlidir.

 

Mevcut gelişimlerin sadece çocuklar açısından değil tüm toplum açısından değerlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü oluşan yeni davranış ve yaşam biçimi toplumun tamamen online ortama adapte olduğunu göstermektedir. Bu genel değişim gerçeklik algısında ciddi bozulmalar yarattığı gibi hazzı erteleme konusunda başarısızlık ve dikkat & konsantrasyon sürelerinin azalması gibi farklı olumsuz etkiler de yaratmaktadır.

 

Gerçek yaşam, gerçek duygular ve deneyimler önümüzde sokakta ve her yerdeyken, müthiş büyük yatırımlar ile oluşturulan ve geliştirilmeye devam eden teknolojik devrimlerin yakın zamanda bize sunacağı en büyük reklam sloganları ise “Gerçek dünyadaki gibi görün!” ya da “Gerçekten dokunuyormuş gibi hissedin!” gibi mottolar barındıracaktır. Tüm bu teknolojik -gelişim- evrimleşen insanın varoluşunu sürdürmek için gerek duyduğu ve arzuladığı bir süreç mi yoksa toplumların kontrolünü merkezileştirmeyi isteyen yönetimsel organizasyonlar mıdır bilinmez. Fakat ön görebileceğimiz tek şey; mevcut uyum sürecinde insanların yalnızlıktan, görülüp duyulamamaktan, sevip sevilmemekten kaynaklı birçok psikolojik sorunun ve gerçeklik algısında oluşan bozulmalardan dolayı ise psikiyatrik & zihinsel hastalıkların çoğalması olacaktır. Zor olan yakın gelecekte bu problemlerin ortaya çıkacağını ön görmek değil; bu denli geniş çapta yaşanacak toplumsal sorunlar ile nasıl baş edileceğidir.

 

Uzm. Psikolog Mert Özaydın